Yediğin önünde, yemediğin arkanda. Evin, işin, çocukların, … Her şeye sahipsin. Nedir bu huysuzluk?”
ya da
“İnsanlar her an her yerde çalışabiliyor artık. Neler neler yapıyorlar. Her şeyi satabiliyorlar. Sen de yapsana bir şey bulursun..”
ya da
“Sen daha ne istiyorsun?”
Ne kadar çok duyuyoruz bu ve benzeri sözleri.
İçimizi kavuran, anlamlandıramadığımız bir huzursuzluk.
Bu sözlerle, yerini suçluluğa ve anlamsız bir öfkeye bırakan anlamsızlık.
Her şey aynı, herkes aynı, bir şeyler eksik..
Kronik mutsuzluk mu bu?
Dünya için ideal olan benliğimizin,
kendi özüyle tanışmasının yarattığı sancı bu.
Yaşamın bizi meşgul edemediği bir anda, kendinizden kaçamamış ve yakalanmışsınızdır.
Kendi hakkınızda sakladıklarınız, ortaya çıkmış.
Gerçekte kim olduğuna dair olur olmadık yerde size göz kırpıyordur.
Eee, ne olacak şimdi?
Sahip olduklarımız, tanıdıklarımız, gittiğimiz yerler, çalıştığımız yer ve pozisyonlar..
Hiçbiri bizi tanımlamaz.
Çevrenizdeki her şey kadar kendinizin de farkında olarak..
Her şeyi göz önünde bulundurarak..
Her şeyden bağımsız..
Siz gerçekten kimsiniz?
Gerçekten olmak istediğim insan bu mu?